ay’a kapağı attığımıza göre geriye ne kaldı?
tabii ki “zaman yolculuğu”…
yıllar önce merak etmiştim bu olayı. ve karşıma şuna benzer şeyler çıkmıştı:
“termodinamiğin ikinci yasası der ki evrenin kullanılabilir enerjisi sürekli azalmaktadır.”
bunun zaman yolculuğu ile ne ilgisi var peki?
enerji geriye dönmüyor yani. olaylar hep ileri yönde gerçekleşiyor…
tabi buna morali bozulan bazı bilim adamları(Nobert Wiener …), “eğer bir noktada bilgi varsa, orada kayıp yoktur” diyerek “sibernetik bilimi”ni ortaya atıyorlar.
neyse biz asıl konumuza dönelim. bilgisayar bilimleri ile biz bu işe nasıl katkı sağlayabiliriz?
beynin hafıza bölgelerine nüfuz edip, ilgili geçmişi/hatıraları “güçlendirilmiş gerçeklik” ile orta yere getirebiliriz. bu “gerçeklik” ile yeniden karşılaşabilir insan. tabii bu noktada, gerçekliğin içindeki diğer şahısların davranışlarının da modellenebilmesi gereklidir. acaba onlar da aynı sistemin içine dahil olarak- yani aynı araç ve gereçlerle aynı geçmişin güçlendirilmiş gerçeklik ile ortaya çıkarılması sürecine – bu modelleme derdinden de kurtuluruz.
bekleyelim…
January 25, 2010 at 09:02 |
Zaman yolculuğu, zamanın dördüncü boyut olarak sürekliliğini (ileri ve geri) kabul eden bir şey sanırım. Geçmişin nasıl algılandığıyla ilgili. Zamanı sürekli enerjinin değiştiği, sürekli ileri giden, sürekli hareket eden, sürekli değişen bir olgu olarak ele alırsak, geriye gitmenin aslında mümkün olmadığını algılayabiliyoruz. Ancak gelecek farklı bir durum, bence. Karmaşık bir konu. Fizikçiler kafa yoruyor, ama bana şu an için gerçekçi gelmiyor 🙂
January 25, 2010 at 16:25 |
bir bilgisayar bilimcisi ışınlanma olayına şöyle bir çözüm getirmiş:
geliştirdiği yazılımla, var olan bir nesneyi analiz ediyor kameralar yardımıyla; daha sonra da bir yerde tuttuğu “nanoteknolojik” parçacıkların, aynı yazılımla, ilgili nesnenin şeklini almasını sağlatıyor.
yukarıdaki yazının ilham kaynağı bu olay 😀
July 6, 2010 at 21:14
Bu yanıtı yeni gördüm 🙂
Işınlanmadan ziyade ilgili nesnenin bir kopyasının oluşturulması oluyor bu. Benzeri yaratılıyor başka bir konumda, öyle algıladım ben. Bir de atomları falan farklı olacağı için bu nesneler hiç bir zaman “aynı” olmayacak. Hele ki insanı bu şekilde ışınlarsak, ya da insan merkezli düşünceyi bırakalım, herhangi bir canlıyı ışınlarsak, onun “kopyasını” oluşturmuş olacağız, öyle bir kopya ki tamamen yapay bir kopya. İlginç bir konu yine de 🙂